Bayram denince aklımıza ilk gelen şey nedir? Belki çocukluğumuzda giydiğimiz yeni ayakkabılar, belki özenle hazırlanmış kahvaltı sofraları, belki de her kapı çalındığında yükselen o neşeli uğultu…

Ama bir şey var ki, bayramın ruhunu en iyi anlatan detaylardan biri: dokunduğunuzda ele yapışan, ısırdığınızda içinizi ısıtan o geleneksel tatlılar.

Bayramın Gerçek Tadı

Bayram tatlıları sadece şekerli birer sunum değildir. Onlar, yıllarca anlatılan hikâyelerin, sofrada yeniden kurulan birlikteliklerin taşıyıcısıdır. Şöbiyet, mesela… Çocukken ilk kez kaymaklı olduğunu öğrenip şaşırdığınız, cevizle fıstığın birbirine bu kadar yakışabildiğine tanıklık ettiğiniz o an. Ya da revani… Herkesin "bir dilim daha yiyeyim ama fazla gelmesin" diye temkinli yaklaştığı, ama sonunda tepside tek parça bırakmayan o hafif ve limon kokulu irmikli mucize.

Bazı tatlar vardır ki, zamanı yavaşlatır. Kadayıf gibi. Çıtır çıtır dışı, içindeki yumuşak dokusuyla sanki bir sohbetin ritmini belirler. “Hadi bir tabak daha yiyin de öyle kalkın” diyen bir ses duyarsınız; bazen anneniz, bazen yıllar öncesinden bir komşu sesi…

Bayram tatlısı öyle her tatlıya da benzemez üstelik. Onun bir zamanı, bir duygusu, bir anlamı vardır. Ve her evde farklı bir tarifle yapılır ama aynı duyguyu taşır: paylaşmak.

Her Sofranın Baş Tacı Geleneksel Tatlılar

Baklava, bayramların kraliçesi gibi… Onun gelişiyle birlikte sofrada herkes biraz daha dik oturur, çatal bıçak sesi bile bir anda ciddileşir. Ama ne yalan söyleyelim, o ilk lokmayı ağzına attığında hafifçe gözlerin kapanır ya, işte bayram biraz da o andır.

Kimimiz cevizli sever, kimimiz fıstıklı. Kimimiz “kare kes” der, kimimiz “baklava gibi baklava olacak, üçgen!” diye diretir. Ama şekli şemali ne olursa olsun, baklava tek başına bir gelenektir. Tıpkı bayram sabahı el öpmek gibi.

Her sofranın bir sessizi vardır. Gösterişsiz ama yerini kimsenin dolduramadığı biri.Sütlaç da biraz öyledir. Bayram tatlıları arasında sesi en az çıkan ama yeri en sabit olandır. Üzerine tarçını hafifçe serpersin. İlk kaşıkta çocukluğunu hatırlarsın.

Sobanın kenarındaki o büyük tencerede yavaş yavaş karıştırılan sütlaçları, kaseyle balkona çıkarıp soğumasını beklediğin günleri… Sütlaç, bayramların kalabalığında sakin bir köşe gibidir. Hep orada, hep tanıdık.

Tatlılardan Çok, Anılar Paylaşılır Aslında

Bayram dediğimiz şey bazen tek bir lokmaya sığar. Bazen annenin elinden yediğin o ilk dilim baklava, bazen komşunun getirdiği cevizli kadayıf, bazen de çocukken sevdiğin limonlu revani…

Tatlılar biter, ama o anlar kalır. Çünkü bayram aslında o mutfağın kokusunda, o sofranın çevresindeki gülüşlerde,“Bir tabak daha?” ısrarlarında saklıdır.

Vitalen Kafe olarak, biz bu bayram da sizinle aynı sofradaymışız gibi hissediyoruz. Dileriz ki bu bayram, tatlılarınız güzel, anılarınız unutulmaz, sofralarınız hep dolu olsun.

Tatlısı bol, anısı çok bir bayram dileriz.